beş maymun çetesi
- Turan
- 17 Eki 2019
- 7 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 19 Oca 2022
perihan abla dizisinin yakaladığı sükseden sonra çeşitli dizi ve film çekimleri için yapımcıların gözdesi olmuştu bizim semt. benim en çok dikkatimi çeken ise yaş gurubuma hitap eden, çarli’nin baş rolünde oynadığı “beş maymun çetesi”ydi. hafta içi her gün tgrt’de, jülide ateş ile ana haber bülteninden hemen önce yayınlanıyor ve istisnasız okuldaki herkes her bölümü heyecanla takip ediyordu. dizide dört tane ilk okula giden çocuk, dostları çarli ile kuzguncuk sokaklarında maceradan maceraya koşuyor, kah semtim başına bela olup, kah vatandaşın derdine derman oluyorlardı. bu yüzden dostluklarını “beş maymun çetesi” adı altında resmiyete dönüştürerek semtin gerçek sahipleri olan bizlerden bi adım öne geçmiş durumdaydılar. işin içinde televizyon falan da olduğundan, biz de erken havlu atıp malubiyeti kabul ederek bu elemanların izinden gitmeye karar verdik. fatih, erhan, emrah ve ben hafta içi her gün yeni bölümünü izlediğimiz bu dizinin, o bölümde işlenen konusunu ertesi gün birebir uygulamaya çalışıyorduk. ilk başlarda tek eksiğimiz çarli'di!
öncelikle beş maymun çetesinin sahip olduğu gibi bi karargahımız olması gerketiğine karar verdik. bu elemanlar karargah olarak içlerinden birinin evindeki boş odalardan birini kullanıyordu. bizim de mevcut durumda kullanabileceğimiz tek ev, annesi tüm gün işte olduğu için erhan’ın eviydi. üstelik erhan’ın linda isimli, yumuk yumuk beyaz tüyleriyle koyunu andıran bi köpeği de vardı. temel sorunumuz olan çarlisizliği de linda ile çözeceğimizi umut ediyorduk ve onu da çeteye dahil ettik. bu hamleyle birlikte gurubumuzun adı otomatikman “beş linda çetesi” oldu. tabii arkamızda yapımcı desteği olmadığından dizide işlenen bazı maddi kaynak gerektiren atraksiyonları pas geçmek zorunda kalıyorduk. mesela bi keresinde çarli'nin tayfası semtteki kebapçıya gidip ziyafet çektiler ama biz o kebapçıya ailelerimizle bile gidemiyorduk. ona muadil olarak okul çıkışı türkan ablanın bahçesindeki incire daldık. daldık dalmasına da tam bahçeden çıkarken fark etti bizi. gözlerindeki sinire bakılırsa sanki ağacından incir almadık da kanını emdik kadının. hemen gidip fatih’in annesi meryem teyzeye şikayet etmiş bizi. tabii meryem teyze sınıf annesi olduğundan ertesi gün okula damlayıp kulaklarımızı çekti hemen. gerçi ben önceki yaz kuran kursunda cüzü kazasız belasız bitirdiğim için bana karşı hafif bi sempatisi vardı. bu yüzden olsa gerek fazla yüklenmedi.
her gün okul çıkışı doğruca eve gidip, üstümüzü değiştirip, karnımızı doyurduktan sonra karargahta buluşuyor ve o günün aksiyon planını belirliyorduk. semtte iyiden iyiye namımız yayılmaya başlamıştı. öyle ki çeteye dahil olmak isteyen pek çok kişi vardı ama kontenjan dolu olduğundan herkesi reddettik.
gelgelelim maddi yetersizliklerin ötesinde en temel sorunumuz lindaydı. linda canımız ciğerimiz ama dizide çarli başrol olduğundan pek çok olay onun üzerinden dönüyor ve bizim bu sahneleri lindayla gerçeğe dönüştürmemiz pek mümkün değildi. ilk fikir olarak çarli gibi bir şempanze edinelim dedik. okuldaki hocalarımızdan darıca hayvanat bahçesinde şempanze varlığının teyidini aldıktan sonra oradan bi şempanze kaçırmaya karar verdik. tabii bunun için öncelikle hayvanat bahçesine gitmemiz gerkiyor ama bizim o güne kadar ailelerimiz olmadan üsküdar sınırlarından dışarı çıkmışlığımız yok. karargahta toplandığımız bi gün okul gezisiyle hayvanat bahçesine gidebileceğimiz fikrini ortaya attım. herkese mantıklı geldi ve ne yapıp edip okul gezisi ayarlamak hususunda el sıkıştık. ilk hedefimiz meryem teyzeyi kafalayıp geziyi onun öncülüğünde düzenlemekti.
meryem teyze için derslerde başarı, iyi çocuk olma adına en önemli kriterdi. onu bu zayıf karnından vurabileceğimizi düşünüp okul çıkışlarında fatih’lere gidip yemek masasında yalandan ders çalışıyormuş gibi yapmaya başladık. bi kaç gün geçtikten sonra, emrah laf arasında hayvanat bahçesine gezi düzenleme fikrini sıkıştırdı. bizde ilk defa duymuş gibi yapıp heyecanla yaradana sığınarak bu geziyi düzenleyen kişinin ne denli büyük sevap işleyeceğinin altını çizdik. o anın gazıyla meryem teyze elini taşın altına sokup bu geziyi planlayabileceğinin sözünü verdi ve ertesi gün soluğu okulda aldı. müdürle de konuşup ikna ettikten sonra darıca hayvanat bahçesine okul gezisi planını resmiyete döktü. geriye sadece primat bölümünü gezerken ne yapıp edip bir şempanze kaçırarak servise taşımak kalmıştı.
gezinin yapılacağı güne kadar linda ile dizide işlenen konulardan uygulayabildiklerimizi uygulamaya devam ettik. eksik kalanları ise not alıp şempanzemize kavuştuktan sonra canlandırmak üzere rafa kaldırdık. tabii bu arada çeteye kontenjan açılması için tetikte bekleyen pek çok kişi var ama bizim hedefimiz çok daha büyüktü.
sonunda geziye gideceğimiz gün gelip çattı. hep birlikte servislere doluşup darıca’ya yol aldık. herkes aslan kaplan görmenin peşindeyken, biz bi an önce primat bölümüne geçmek için her gördüğümüz görevliye yön soruyorduk. tabii bu esnada meryem teyze yanlış anlayıp, darwin’e doğru bi eğilimimiz olduğunu düşünmesin diye sık sık kelime-i şehadet getiriyorduk. derken şempanzeleri karşımızda bulduk ve ne görelim! tırmanıp kaçmasınlar diye kafeslerin üstü de tel örgüyle çevrili. açıkcası bizim planımıza göre emrah ya da ben tel örgüye tırmanarak yukarıdan kafese girecektik. sonrasında eli yüzü düzgün bi şempanzeyi ikna edip, aynı yolla dışarı çıkaracaktık ama bu plan o dakika suya düştü. hemen kenara geçip bir b planı bulmaya çalıştık. erhan’dan, bakıcısı şempanzeleri beslemek için kafese girerken peşinden içeri sızıp, aynı metodla geri çıkma fikri geldi. pek kafamıza yatmasa da alternatif bi çözüm üretemediğimizden kabul ettik. ama malesef bu plan da suya düştü. görevliden öğreniyoruz ki şempanzelerin bakıcısı sadece sabah ve akşamları ziyaretçiler yokken kafese giriyormuş ve o şekilde hayvanların ihtiyaçlarını karşılıyormuş. günün sonunda geziden zerre keyif almadan boynumuz bükük bi şekilde semtimize geri döndük.
ertesi gün okulda yola linda ile mi devam etsek yoksa yeni bir şempanze edinme opsiyonu üzerine mi yoğunlaşsak kararsızlığını yaşıyorduk. tam o anda imdadımıza mahmut yetişti! mahmut uzun zamandır çetemize katılmak için büyük çaba sarf eden fakat kontenjana takılan bi arkadaşımız. hayvanat bahçesinden şempanze kaçırma planının tutmaması üzerine, mahmut'un yoğun ısrarına artık olumlu bir yanıt verip, kendisini ekibe çarli olarak dahil etme kararı aldık. üstelik mahmut'la çarli arasında gerek bedenen gerek zihnen öyle çok uçurum farklar da yoktu. hatta bazı noktalarda çarli'nin bi tık önde olduğunu bile söyleyebilirdik. okul çıkışında mahmut'u karargaha davet ettik. kararımızı orada açıklayacaktık. koşa koşa geldi tabii. kendisini çarli olma koşuluyla çeteye dahil edebileceğimizi söyledik. detaylara takılmadan sorgusuz sualsiz kabul etti hemen. üstleneceği rolün detaylarını iyice anlaması açısından o gün diziyi hep beraber izledik. şansımıza o bölümde çarli çok aktif rol aldı. üstüne üstlük bizim açımızdan gerçekleştirmesi çok zor bir senaryo işlendi. dizide "beş maymun çetesi" çarli'ye bebek kıyafetleri giydirip, bebek arabasına bindirerek capitol avm'de gezmeye gittiler. ben o güne kadar sadece ailemle gitmiştim capitol'e. o da öyle alışverişe falan değil, boş boş dolanıp dönmüştük. "köfte patatese o kadar para verilmez!" teziyle mc donald's'a bile girmemiştik.
planı hemen ertesi gün için yaptık. akşam herkes evinde mahmut'un ölçülerine uygun bebek kıyafetlerini bulup çaktırmadan karargaha getirecekti. ölçü konusunda biraz sıkıntı yaşasakta el örgüsü hırka, üzerinde araba desenli eldiven ve kenarı fırfırlı şapka gibi bi kaç parça ayarlayabildik. bebek arabasını da haberi olmadan bizim komşunun kömürlüğünden "ödün çaldık". okul çıkışı karargaha uğramadan mahallenin kuytu bi yerinde toplanıp mahmut'a kostümlerini verdik. ilk görevin verdiği heyecanla biz hiç bi şey söylemeden hırkayı, eldivenleri ve şapkayı giyip hızlıca arabaya yerleşti. bebek arabasını sırayla ikişer kişi olarak fıstıkağcı'ndan capitol'e kadar iterek taşıdık. döner kapıya çarpa çarpa kendimizi avm'ye attıktan hemen sonra güvenlik görevlileri başımıza üşüştü. tutturdular "sizin aileleriniz nerde?" diye. mahmut kendini role gereğinden fazla kaptırıp şempanze sesi çıkararak ordan oraya zıplamaya başladı. iki tane güvenlik görevlisi vardı ve ikisinin de tamamen mahmut'a odaklandığını görünce biz koşarak daldık avm'nin içine. mahmut'u en son gördüğümde x-ray cihazına tırmanmaya çalışıyordu. apar topar kendimizi mc donald's'a attık. kenarda köşede ne kadar para varsa toplayıp gelmişti herkes. gönül rahatlığıyla birer tane happy meal alıp, winnie the pooh oyuncaklarımızı seçtik. emrah'la ben tigger aldık, erhan iyor, fatih de rabbit. mahmut'u kaybetmemiz dışında her şey plana uygun ilerliyordu. hatta dizide bebelerin yaşadığı aksiyondan kat kat fazlasını yaşamıştık girişte. içeride bi kaç tur attıktan sonra müthiş bi tatmin duygusuyla avm'den ayrıldık. bi baktık ki mahmut kapının önündeki banklara oturmuş derbeder gibi bekliyor. sanırım ağlamış, biraz da güvenlikler tarafından hırpalanmış gibi görünüyordu. ben çocuğa üzülürken fatih "arabalı eldivenleri mi ne yaptın!" gibi yersiz bi çıkış yaptı. mahmut da "sikerim senin eldivenini ben canımı zor kurtadım!" gibi haklı bi serzenişte bulundu fatih'e. ortam daha da gerilmesin diye çıkarıp oyuncakları mahmut'a verdik. mahmut oyuncakların çocuk menüsüyle verildiğini bilmiyomuş, gerçi o güne kadar ben de bilmiyordum. daha fazla üzülmemesi için hamburger yediğimizi söylemedik.
ne yazık ki yaşanan bu elim hadise sonrası mahmut çeteden ayrılma kararı aldı. biz de hem çarli'mizden hem de oyuncaklarımızdan olduk. mecburen linda ile yola devam etme kararı aldık. bi kaç gün bu rutinde ilerledikten sonra yine ilk başta ki sorun belirdi! linda bi köpekti ve "beş maymun çetesi" nin çarli ile yaptıklarını tam randumanlı olarak uygulamamıza engel oluyordu. bu çıkmazdan kurtulmak adına bi büyüğümüze danışalım dedik ve fatih'lere ders çalışma bahanesiyle gittiğimiz bi gün abisine durumu anlattık. abimiz sağ olsun dakikasında bize bi çözüm üretti;
"olum siz mal mısınız? bu dizi bizim mahallede çekilmiyo mu?" diye sordu daha önce altını çizmiş olmamıza rağmen. dört kafayı aynı anda yukarı aşağı sallayarak onayladıktan sonra;
"yok hayvanat bahçesiymiş, mahmutmuş, lindaymış ne uğraşıyosunuz gidin direk çarli'yi kaçırın" dedi.
gözlerimiz ışıl ışıl parladı birden. o an tam olarak böylesine yaratıcı bi fikir duymaya ihtiyacımız vardı. teşekkür edip boynuna sarıldık. emrah gaza gelip elini falan öptü. hatta "gerçek mesih sensin, hasan mezarcı bokunu yesin!" gibi iddialı bi çıkış yaptı ama neyse ki meryem teyze duymadı.
o günden sonra sürekli semtte dizinin setini arar olduk. bi gün öğrendik ki 3-4 saat sonra nalburda çarli'nin hortum araklama sahnesi çekilecekmiş. hemen dükkanın karşısında mevzilenip beklemeye başladık. bi kaç saat geçtikten sonra çarli bakıcısıyla birlikte sete teşrif etti. bakıcısı dediğim de dizide kahveci rolünü oynayan adam. hemen sevme bahanesiyle yanına gittik. kabalık olmasın diye önce kahveciyle tanışıp izin istedik. ali ihsan adından genç bi adamdı. çarli nereye ali ihsan abimiz oraya... bi şekilde bu abiyi ekarte edip çarli'yi kolundan tutup kaçırmanın peşindeydik tabii. ama çarli bu abimizin sözünden hiç çıkmıyor, sahne çekilirken direktifleri yönetmenden değil de ali ihsan abiden alıyordu. dayanamayıp gidip bi set görevlisine sorduk "bu kahveci ne ayak?" diye. öğrendik ki; abimizin tam ismi ali ihsan varol, çarli ile aynı evde birlikte yaşıyolar, baba oğul gibiler, et tırnak misali! zaten çekim esnasında bazen kargaşa oluyor ve çarli panik yapıyor, o anlarda bu ali ihsan abi hemen devreye girip çarli'yi sakinleştiriyordu. ama ne sakinleştirme görmeniz lazım, öz babam daha bi kere öyle sarılmadı bana. durum git gide duygusal bi hal alıyordu. ali ihsan abiyle çarli'nin yakınlığı bizim içimizi hem biraz burkuyor hemde gerçek sevgiye dair bir kaç tohum serpiştiriyordu. çekimin sonuna gelindiğinde biz çarli'yi kaçırma planını falan tamamen unuttup, settekilerle vedalaşıp olay mahallinden ayrıldık.
yaşanan bu olaydan sonra linda'ya daha saygılı ve özenli davranmaya, ona daha candan sahip çıkmaya karar verdik. zaten o aralar panter emel her gün televizyonda birilerini deşifre ediyor, başımıza iş almayalım diye düşündük. hem dizi de çok geçmeden yirmi küsürüncü bölümde yayından kalktı. resmen ağzımıza bi parmak bal çalıp kaçtılar.
dizi bittikten sonra biz de çete çüte işlerinde çok fazla ısrarcı olmadık. onca yapımcı ve kanal desteğine rağmen "beş maymun çetesi" bile tutunamadı bu alemde, bizi kesin harcarlar dedik. o andan itibaren de kimsenin çetesine özenmeden, herhangi bir örgüt altında toplanıp diğer arkadaşlarımızı dışlamadan, kendi hür irademizle özgün ve doğaçlama maceralarımıza kaldığımız yerden devam ettik.

yazar turan
Comments